Kermesten Aldığım Kitaplar – Bülbül Ve Gül

Kermesten Aldigim Kitaplar. En Floyte Full Av Toner. En Julefortelling. Nattergalen Og Rosen
Bugün saatler ileri alındı. Bütün sabahı bizden bir saat önde koşan zamanı yakalamaya çalışarak geçirdikten sonra akşama doğru pes ettik. Gün, muhteşem olma olasılığıyla ışıl ışıl doğan her yeni gün gibi önce bize umutla göz kırptı; ama zamanla oynadığımızı anlayınca, neredeyse hiç yaşanmamış gibi yanımızdan koşarak kaçıp gitti. Bugünden geriye o kalabalık kafede oturup okuduğum güzeller güzeli acıklı masalın anısı kaldı…

Kermes

Geçen hafta Oslo’nun köklü ilköğretim okullarından birinde büyük bir kermes yapıldı. Oradan kendime üç tane kitap ve Türk kahvesi içerken kullanmak için el boyması espresso fincanları aldım. Bu kitapların ikisini, yukarıdaki resimde (ortadaki ve sağdaki) görebilirsiniz. Bugünkü yazımda, işte bu kermesten aldığım, ve o kalabalık kafede okuduğum Nattergalen og Rosen, yani Bülbül Ve Gül’den söz etmek istiyorum.

BÜLBÜL VE GÜLOrjinal adıyla The Nightingale and the Rose, Oscar Wilde’in ilk kez 1888 yılında yayımlanan ve en çok sevilen masallarından bir tanesi. Masallarını yazdığı dönem, eserlerini inceleyen kimi edebiyatçılar tarafından, yazarın en yaratıcı olduğu dönemlerinden biri olarak değerlendiriliyor. Bu güzel masalların hepsi bildiğim kadarıyla Türkçe’ye çevrildi ve kitapçılarda mevcut. Ben bir kısmını daha önce farklı kaynaklardan okumuştum. Geçen yılki Londra ziyaretlerimden bir tanesinde, masalların Isabelle Brent tarafından resimlendiği ve toplu şekilde okurlara sunulduğu bir baskısına rastlamıştım ve tabii almadan edememiştim. (Isabelle Brent’ten bir önceki yazımda söz etmiştim. Buraya tıklayarak okuyabilirsiniz) Bülbül ve Gül‘ü Norveççe’ye çevrilmiş resimli bir çocuk kitabı olarak kermeste görünce, hem hikayenin başka bir dildeki ifadesini okumanın önemli olduğunu, hem de kaynak olarak evde bulundurmanın mantıklı olacağını düşündüğüm için almaya karar verdim. Resimlerin güzelliğine hiç değinmemek haksızlık olur elbette; çünkü binlerce kitabın arasında onu farkedebilmemin sebebi Norveçli çizer Anne Cecilie Rogeberg’in rengarenk resimleriydi.

Bu güzel masalı internette birçok kaynaktan Türkçe olarak okuyabilirsiniz; fakat çoğu birbirinin kopyası olduğu için çevirilerin internet ortamına aktarılması sırasında oluşan hataların neredeyse tamamı aynı. O yüzden masalı sizler için orjinalinden kendim çevirmeye karar verdim. Profesyonel bir çevirmen olmasam da, bu kişisel bir blog olduğu için, masalı elimden geldiğince kendi emeğimle ve bilgimle çevirmeyi ve eseri sizlerle bu şekilde paylaşmayı, başkasının çevirisini yayımlamaktan daha doğru buluyorum. Bülbül Ve Gül, bence çok küçük çocuklara sesli okumak ya da anlatmak için çok uygun olmayabilir; ancak genç ve yetişkin okurların bu güzel hikayeden çok keyif alacaklarını düşünüyorum. Bir sonraki yazımda (buraya tıklayarak) masalı Türkçe olarak okuyabilirsiniz.

Sevgiler heart

Bird

Haftanın Kitapları

Bu Haftanin Kitapları

 

Oslo Norveç

Oslo’da Karli Bir Bahar Günü

Satın aldığım, ödünç aldığım, okumak istediğim ve okumak zorunda olduğum kitaplar üst üste eklenerek kocaman bir dağ oluşturmaya başladı. Sabah bu karlı manzaraya uyanınca, günü okuyarak geçirmenin yapılacak en mantıklı iş olacağına karar verdim. Okulda, incelemek üzere önerilen kitapları değerlendirirken, daha önceden duymadıklarımı, normal şartlarda öncelik vermeyeceklerimi ya da yeni bir yaklaşımla yeniden okumam gerektiğini düşündüklerimi tercih ediyorum. Bu sayede hem normalde seçmeyebileceğim eserleri okuma şansım oluyor hem de ufkumun genişlediğini hissediyorum. Günümüzde çocuk edebiyatında esen karanlık ve bu yüzden biraz temkinli yaklaştığım fantezi rüzgarını daha yakından tanıma fırsatı bulduğum gibi, klasik kabul edilen çocuk kitaplarına, akademisyenlerin yorumları ışığında yeniden bakmayı öğreniyorum. O yüzden bu, okul hayatımın belki de en kıymetli yılı.

Geçen hafta değinip tanıtamadığım bir kaç tane kitap vardı. Bu kitapların bazılarını kütüphaneden ödünç almıştım. Eğer şimdi yazmazsam, daha sonra fırsatım olmayabileceği için ilk sırayı onlara veriyorum.

hydrangea-graphicsfairy008sm

Amazing GraceAmazing Grace: Mary Hoffman’a ait bu kitap Grace serisinin ilki. Kitabın resimleri Caroline Binch’e ait ve ilk baskısı 1991 yılında yapılmış. Grace o kadar çok sevilmiş ki, yazar bu başarının ardından aynı kahramanla ile ilgi bir dizi kitap daha yazmış. Eser, bir zamanlar kölelikle savaşın ve özgürlüğün sembolü olmuş Amazing Grace adlı ilahi ile aynı adı taşıyor. Kitapta dinsel bir öğeye ya da bu şekilde yorumlayacağım bir ifadeye rastlamadım; ancak siyahi bir çocuğun ayrımcılığa karşı duruşunu anlattığı için adının kölelik sistemi ile mücadelede anılan başka bir yapıtla aynı olmasının tesadüf olmadığını düşünüyorum. Amazing Grace, kısacık metni olan ve detaylı, güzel resimleriyle sizi küçük bir çocuğun hikayesine davet eden, otuz iki sayfalık, sıcacık bir kitap.

Kahramanımız Grace, hikayeleri çok seven ve kendisini hikaye kahramanlarının yerine koyarak oyunlar oynayan küçük bir kızdır. Annesi, anneannesi ve kedisi Paw-paw da zaman zaman oyunlarında Grace’e eşlik ederler. Bir Cuma günü öğretmeni okulda bir piyes hazırlayacaklarını haber verir. Oynayacakları oyun Peter Pan’dir ve seçmeler Pazartesi günü yapılacaktır. Grace, Peter Pan olmak için can atar; ama arkadaşlarının bir tanesi Peter Pan’ın erkek olduğunu, o yüzden bu rolü Grace’nin oynamaması gerektiğini söyler. Bir diğer arkadaşı da Peter Pan’ın beyaz olduğunu, siyah tenli birinin onu canlandıramayacağını ifade eder. Grace o gün okuldan eve çok üzgün döner. Annesi ve anneannesi okul arkadaşlarıyla aynı fikirde değildir ve Grace’i yüreklendirerek biz okurlara mutlu bir son hediye ederler.

Amazing Grace1Amazing Grace, cinsiyet ve ırk ayrımcılığını çocukların anlayacağı sade bir dille işleyen ve sonunda okuruna güzel bir mesaj veren, onlarca dile çevrilmiş, bir kitap. Bence hem güzel bir okuma saati geçirmek isteyen dört yaş üstü okurlar, hem de okulda ilgili konuları işlerken kaynak arayan öğretmenler için uygun bir alternatif olabilir.hydrangea-graphicsfairy008sm

Princess and the Frog Prenses ve Kurbağa http://www.willeisner.com/library/princess-and-the-frog.html

Princess and the Frog by Will Eisner

The Princess and the Frog, yani ‘Prenses Ve Kurbağa’ hepimizin bildiği gibi ilk kez Grimm Kardeşlerin kaleme aldığı, sayısız kitaba ve filme konu olmuş masallardan bir tanesi. İşte bu ünlü masal, çizgi ve grafik roman alanında efsane kabul edilen Will Eisner tarafından yeniden yorumlanmis ve 1999 yılında basılmış. Çizer hikayeyi yeniden anlatırken orjinaline sadık kalmış. Suluboya kullanılarak yaratılmış resimler, dikkatle incelediğiniz zaman uzun ve zahmetli bir çalışmanın ürünü olduklarını gösteriyor. Hikaye aslında üçüncü şahıs tarafından anlatılsa da, genellikle bu türe özgü konuşma balonlorıyla devam ediyor. Renkler oldukça belirgin ve sayfaların kimisi kocaman illüstrasyonlarla doluyken kimisi birçok küçük resimden oluşuyor.

The Princess and the Frog, Eisner’in masal uyarlamalarından sadece bir tanesi. Çizerin benzer başka klasik masal çalışmaları da mevcut. Otuz sayfalık bu kitap, Amazon tarafından dört yaş üstü okurlara öneriliyor. Ben kitabı hem çizgi roman seven hem de böyle bir alışkanlığı olmayan çocuklara tavsiye ediyorum. Farklı tarzda kitaplar okuyabilmek, farklı anlatım öğeleri ve teknikleri içeren metinleri okuyup anlayabilmek ve yorumlayabilmek bir beceridir. Hele de böyle alanının en önemli isimlerinden biri tarafından yaratılmışsa, mutlaka değerlendirilmeli diye düşünüyorum.

Bir çocuk kitabı olarak geçse de, The Princess and the Frog , sadece çocuklara hitap etmiyor. Kitap, Will Eisner’in hayranı olan ve onun bütün eserlerini toplayan yetişkin koleksiyoncular arasına da son derece popüler.

hydrangea-graphicsfairy008sm

Best Loved Poems En sevilen şiirler

Best Loved Poems by Neil Philip & Isabelle Brent

Best Loved Poems: Adından da anlaşılacağı gibi En Sevilen Şiirler, yüzün üzerinde şairin en çok sevilen eserlerini içeren iki yüz yirmi dört sayfalık bir kitap ve ilk kez 2000 yılında, İngiltere’de okurlarıyla buluşmuş. İki yüzün üzerinde şiire yer veren kitabın editörü Neil Philip. Ben bu kitabı geçen yıl satın aldım; ama içinde geçen bazı şiirlerle daha önce lisans eğitimi sırasında tanışmıştım. Bendeki baskısı, aylarca kitaplıkta durduktan sonra ortaya çıktı. Şimdilerde, şiirleri arka arkaya okumaya çalışmak yerine her gece uyumadan önce bir ya da iki tanesini okuyorum. Bu sayede hem bir süre sonra bütün şiirleri okumuş olacağımı hem de okuduklarımı daha iyi sindirebileceğimi düşündüm. Her şiire bir ya da iki sayfa ayrılan bu kitapta Emily Dickinson’dan, T. S. Eliot’a kadar birçok ünlü ismin eseri var. Şiirler ünlü İngiliz ressam ve illüstratör Isabelle Brent tarafından resimlenmiş. Isabelle Brent alanında çok ünlü bir isim ve resimleri gerçekten eşsiz. Eserlerinde altın ve gümüş varak kullanan sanatçının süslemeleri oya gibi ayrıntılı. Bende resimlediği kitaplardan dört tanesi mevcut ve eğer alışveriş ederken yeni bir tanesiyle karşılaşırsam mutlaka alıyorum, çünkü Brent’in resimlerine bakmak büyük bir zevk.

Best Loved Poems (En Sevilen Siirler-Arka Kapak)Kitabın kapağında Edward Lear’ın The Owl and the Pussy-cat şiiri için yapılmış resim var. Kitaptaki şiirler konularına göre sınıfandırılmış ve kimisi çocuklara, kimisi gençlere ve elbette hepsi yetişkinlere hitap ediyor. Bazı şiirler, derste ve etkinliklerde kullanılmak üzere İngilizce öğretmenleri için güzel bir kaynak olabilir. En azından aşağıda sizlerle paylaşacağım The Owl and the Pussy-cat’i , biz, geçen yıl derste işlemiştik. Ben çok sevmiştim bu şiiri. Umarım siz de seversiniz.

The Owl and the Pussy-cat

The Owl and the Pussy-cat went to sea
In a beautiful pea green boat,
They took some honey, and plenty of money,
Wrapped up in a five pound note.
The Owl looked up to the stars above,
And sang to a small guitar,
‘O lovely Pussy! O Pussy my love,
What a beautiful Pussy you are,
You are,
You are!
What a beautiful Pussy you are!’

Pussy said to the Owl, ‘You elegant fowl!
How charmingly sweet you sing!
O let us be married! too long we have tarried:
But what shall we do for a ring?’
They sailed away, for a year and a day,
To the land where the Bong-tree grows
And there in a wood a Piggy-wig stood
With a ring at the end of his nose,
His nose,
His nose,
With a ring at the end of his nose.

‘Dear pig, are you willing to sell for one shilling
Your ring?’ Said the Piggy, ‘I will.’
So they took it away, and were married next day
By the Turkey who lives on the hill.
They dined on mince, and slices of quince,
Which they ate with a runcible spoon;
And hand in hand, on the edge of the sand,
They danced by the light of the moon,
The moon,
The moon,
They danced by the light of the moon.

hydrangea-graphicsfairy008sm

Rim og Regleboka. En Fløyte Full av Toner

Rim og Regleboka. En Fløyte Full av Toner

Bu iki güzel kitabı bir hafta önce aldım. Sağdaki daha önce Yeni Eski Kitaplar adlı yazımda sözü geçen Norveçli illüstratör Sigrun Sæbø Kapsberger tarafından resimlenmiş güzel bir tekerleme ve şiir kitabı. Bu kitaba, The Best Loved Poems‘i okuduktan sonra başlamak istiyorum. Soldaki ise çok güzel resimli bir masal kitabı. Bu kitaptan daha sonra ayrıntılı şekilde söz etmek istiyorum; çünkü çok sevdim.

Bugün, bizim için iki hafta sürecek paskalya tatili başladı. Bundan sonraki yazımı hazırlamak bir hafta beklemem gerekmeyeceği için çok mutluyum. Çok yakında burada tekrar buluşmak üzere hepinize harika bir hafta sonu diliyorum.

Sevgiler heart

Untitled

Şiiri yazarken kullandığım kaynak: http://en.wikisource.org/wiki/Nonsense_Songs,_Stories,_Botany,_and_Alphabets/The_Owl_and_the_Pussycat

Bu Hafta Okuduğum Kitaplar

Espresso House-Majorstua

Espresso House-Majorstua

Bir hafta aradan sonra nihayet yeniden bir şeyler yazacak zamanı yakaladım. Saatler biraz önce on ikiyi vurdu. Kül Kedisi’nin bile uyumak için evine döndüğü şu dakikalarda, akşam üstü içtiğim kocaman bir fincan çay yüzünden olacak, uykum evden kaçtı. Neyse ki yazmadığım günler boyunca pek güzel kitaplar okudum ve onlardan söz etmek için can atıyorum.

Bu Haftanın Kitapları

Bu Haftanın Kitapları

 

Okulda son haftalarda çocuk edebiyatıyla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalar aslında yüksek lisans için şu anda bulunduğum fakülteyi ve bölümü seçmemin asıl sebebi. Ara verip tatil yapmak istediğim günlerde bile kitaplar aklımdan çıkmıyor. Küçükken ödev yapmayı seven ya da düzenli çalışmayı iyi öğrenmiş bir çocuk değildim. İnsanın eğitim ve çalışma hayatında sevdiği bir alanı seçmesinin önemini ve bu durumun başarıdaki yerini, bu aralar şevkle ödev yaparken idrak ediyorum. Okuldan analiz etmemiz için iki resimli kitap, bir grafik roman ve bir adet çocuk romanı seçmemizi istediler. Kitapları onların hazırladıkları bir listedeki örnekler arasından seçecektik. Ben hangi kitapları seçeceğime karar veremeyince bulabildiklerimin hepini okumaya karar verdim ve kütüphanenin yolunu tuttum.

Kütüphaneden Ödünç Aldığım Kitaplar

Kütüphaneden Ödünç Aldığım Kitaplar

 

Coraline: Ödünç aldıklarımın içinde okuduğum ilk kitap Coraline oldu. Hem uzun olduğu hem de çok merak ettiğim için önce onu okumak istedim. Hikaye, korku edebiyatının çocuk okurları hedef alan bir örneği gibi. Kitabın hoşuma giden yanları çabuk okunabilmesi, aralara serpiştirilmiş ürkünç şarkı sözleri ve sıcak bir son sayfa barındırıyor olması sanırım. Onun dışında ebeveynlerin ya da öğretmenlerin çocuklara neden böyle bir kitap tavsiye etmek isteyebileceklerini düşündüm ve bir cevap bulamadım. İçinde bir çocuk için son derece ürkünç olabilecek ayrıntılar olmasına rağmen, hikaye bu tarz bir eserde olması gereken güçlü ve insanı içine alan atmosferi yaratamıyor. En azından bende yaratmadı. Okurken, hikayede hep bir şeylerin eksik olduğunu hissettim ve ne yazık ki kitap bitene kadar o eksik dolmadı. Tadı damağımda kalmadığı için, bugün gönül rahatlığıyla kitabı kütüphaneye teslim ettim. Kütüphaneyi daha sık kullanmanın ne kadar mantıklı olduğunu da bu sayede daha iyi anlamış oldum.

Coraline

 

Where the Wild Things Are: Ödünç aldığım kitapların içinde en sevdiğim kitap oldu. Where the Wild Things Are yani Türçe adıyla Vahşi Şeyler Ülkesinde, bütün dünyada milyonlarca çocuk tarafından okunmuş ve sevilmiş bir çocuk klasiği. Neden olduğunu anlamak da bence zor değil. Kitabın kahramanı Max, giydiği canavar kostümünün içinde tam bir canavar gibi çeşitli yaramazlıklar yapmış ve ceza olarak akşam yemeği yemeden odasına gönderilmiştir. Annesi arkasından ‘vahşi şey’ diye seslenince ceza aldığı içim kızan Max annesine ‘seni yerim’ diye bağırır. İşte tam da o anda beklenmedik bir şey olur ve yapayalnız kalan minik Max’ın odasında bir orman biter. Ağaçlar büyür ve etrafı sarmaşıklar sarar. Okyanustan gelen bir yelkenli, Max’ı alır ve vahşi seylerin yaşadığı yere götürür. Hikaye Max’ın orada bütün vahşi şeylerin kralı seçilmesiyle devam eder ve burada anlatmak istemediğim mutlu bir sonla çok fazla uzamadan biter.

Where the Wild Things Are / Vahşi Şeyler Ülkesinde

Where the Wild Things Are / Vahşi Şeyler Ülkesinde

Kitabın bence en güzel yanı, bir çocuk perspektifiyle yazılmış olması. Annesinin yemek vermeden odasına kapattığı Max, aslında oyundan başka bir anlam taşımayan ‘yaramazlıklarını’ vahşi şeyler ülkesinde sürdürür. Bize tahammül edilemez gelen çocuk davranışlarının ardında aslında nasıl bir dünya olabileceğini, Max sayesinde biraz olsun görebiliyoruz. Kocaman resimlerle bezenmiş bu kitabın metni kısacık; hatta bazı sayfalarda hiç yazı bulunmuyor. Buna rağmen hem bittiğinde insanın yüzünde bir tebessüm bırakıyor hem de bu minicik kitaptan önemli bir şey öğrendiğinizi hissediyorsunuz. Maurice Sendak tarafından yazılmış ve resimlenmiş bu güzel hikayeyi henüz okumamış bütün miniklere ve onlarla yaşayan ya da çalışan bütün büyüklere öneriyorum. Kitabı bugün kütüphaneye geri verdim; ama hem okulda incelemek üzere seçtiğim kitaplardan biri olduğu için hem de ileride tekrar tekrar okumak isteyebileceğimi düşündüğüm için bir baskısını satın aldım.

Where the Wild Things Are / Vahşi Şeyler Ülkesinde

Where the Wild Things Are / Vahşi Şeyler Ülkesinde

 

The Lorax yani Türkçe adıyla Loraks, Dr. Seuss tarafından yazılmış ve kırkıncı yaşını devirmiş olmasına rağmen hem hala çok güncel hem de çocuklar tarafından çok sevilen bir hikaye. Daha ilk sayfalardaki resimlere ve anlatım diline bakınca kitabın Dr Seuss’ tarafından yazılmış olduğunu anlıyorsunuz. Çevre ile ilgili önemli mesajlar veren hikaye, tüketim çılgınlığımız sayesinde dünyaya ve dolayısıyla kendimize verdiğimiz zararı son derece enteresan ve net bir şekilde anlatıyor. Loraks’ı çalışma grubundaki arkadaşlarımdan biri seçmişti. Dün kitabı derste ayrıntılı şekilde tanıttığı zaman ben de bir an önce okumak için sabırsızlandığımı hissettim. Akşamüstü en sık gittiğim kafeye uğrayıp bu özgün kitabı orada keyifle bitirdim.

The Lorax by Dr. Seuss

The Lorax / Loraks

The Lorax / Loraks

The Lorax / Loraks

Espresso House (2)
Gece yarısını geçtiğimizde evden sessizce ayrılan uykum, gönlünce gezdikten sonra şehrin tenhalaşan sokaklarından sıkılmış olacak, eve geri döndü. Ben de böylece onu ne kadar özlediğimi anlamış oldum. Tekrar kaçmasına fırsat vermeden kendimi onun kollarına bırakmak istiyorum. Kalan kitaplardan da yarın söz ederim. O zamana dek hepinize iyi geceler ve tatlı rüyalar diliyorum.

Sevgiler

AngelMoon

-Yeni Eski Kitaplar- (2. Bölüm)

HISTORIEN OM DEN LILLE KATTEN TIGERLINE BY IDA ELISABETH

Historien Om Den Lille Katten Tigerline by Ida Elisabeth

Üç hafta aradan sonra dersler yeniden başladı ve sınav dönemine iki ay kaldığı için olacak, ödevlerin biri bitmeden öbürü başlıyor. Nihayet geçen hafta aldığım eski kitapları tanıtmaya devam etmek için vakit bulabildim. Aradan o bir hafta hiç geçmemiş gibi… Dışarıda masmavi bir gökyüzü var. Henüz ısıtmaya başlamamış olsa da güneş artık bize de gülümsüyor ve her gün yakında gelmesini umduğumuz baharın sözünü veriyor. Hava açık ve güzel olduğu için evin karşısındaki kreşe devam eden çocukları bahçeye çıkardılar. Kreş binası olarak hizmet veren kocaman ahşap köşk, yaşlılığını unutmuş ve gençliğindeki heyecanı ve neşeyi yeniden bulmuş gibi görünüyor. Bahçesinden yükselen çocuk seslerini çoğaltıp bütün mahallaye yayarken, çatırdayan merdivenlerinin ağrılarını, eski pencerelerinin sebep olduğu bir türlü geçmeyen soğuk algınlıklarını, gıcırdayan kapılarının şikayetlerini unutmuş gibi mutlu görünüyor. Kedim karşı koltuka uykuya daldı. Bebek mavisi tasmasının ucundaki parlak lacivert süs balığı eksik kalır mı? O da fırsatını bulmuşken kedinin yanına uzanmış uyuyor. Bana sorarsanız şu an huzurumuza huzur katacak eski kitaplardan söz etmenin tam zamanı.

Godnatt: Fortellinger fra vide verden, özellikle uyku öncesinde okumak için hazırlanmış, on bir hikayeden ve renkli illüstrasyonlardan oluşan bir kitap. Bu on bir hikaye, farklı ülkelerden olup Norveç’te yaşayan yazarlara ait. Kitabı resimleyen sanatçı ise Türkiye’de doğmuş; ancak yaşamını Norveç’te sürdüren Akın Düzakın… Kitabı alırken hem kapak resminin güzelliği hem de bu Türkçe ad dikkatimi çekmişti. Çizerin tarzı çok özgün ve güzel. Hikayelerin neredeyse tamamını okudum. Elbette bazıları diğerlerinden daha çok hoşuma gitti. Her farklı yazarla başka bir dünyaya yolculuk yaptığınız için hepsini tek günde okusanız bile sıkılmıyorsunuz.

Norveç kültüründe çocuklara kitap okumanın çok büyük bir önemi var. Anne ve babaların çocuklarına uyku öncesi kitap okumaları, neredeyse yemek yemek, diş fırçalamak kadar normal ve gerekli bir rutin halini almış durumda. Kitapların, sıradan bir çocuğun günlük yaşamının bu kadar vazgeçilmez bir parçası olması, elbette güzel kitapların yazılmasına, basılmasına, okunmasına ve çoğalmasına neden oluyor. Bu kitapların yazarlarının ve çizerlerinin hakettikleri değeri ve saygıyı görmelerine de bu yüzden şaşırmamak gerek.

Godnatt: Fortellinger fra vide verden‘de hikayesi bulunan yazarlar sırasıyla şöyle:

Jafar Jafarnejad

Gro Dahle

Walid al-Kubaisi

Merima Maja Brkic

Abdirahman Gaileh Mirreh

Philominammah George

Elyas Poorgholam

Thorvald Steen

Nirmal Brahmachari

Zakia Khairhoum

GODNATT Fortellinger fra vide verden Akın Düzakın & Thorvald Steen

GODNATT: Fortellinger fra vide verden

 

Historien om den lille katten Tigerline yani ‘Minik Kedi Tigerline’nin Hikayesi’, adından da anlaşılacağı gibi yavru bir kedinin başından geçenleri anlatıyor. Kitabı yazan ve resimleyen sanatçı Ida Elisabeth. Hikayeye eşlik eden resimlerin hepsi aslında birer tablo gibi capcanlı. O kadar güzeller ki insan onlara bakarken hayran oluyor. Sayfalardan fışkıran rengarenk çiçekler, kocaman ağaç dalları, sivri kulaklı tavşanlar, ipek tüylü kediler, masmavi fiyortlar etrafınızı sarıyor.

Kitabın kahramanı Tigerline, deniz kenarında eski bir evde yaşlı sahibiyle birlikte güzel bir hayat sürüyor. Hayatta tek başına kalmanın nasıl bir şey olduğunu bilmeyen minik kedicik, iyi kalpli sahibinin birden bire ortadan kaybolmasıyla açlıkla, yalnızlıkla ve evsizlikle tanışıyor. Hikaye yer yer o kadar acıklı ki, okurken burnumun direği sızladı. Tigerline’nin hikayesini okurken, kedi köpek deyip geçtiğimiz ve her karşılaşmamızda yüzümüze acıklı bir umutla bakan bütün evsiz hayvanların acısını hissettim. Bu kitap çocuguna sadece hayvan sevgisini değil, genel anlamda empati duygusunu öğretmeyi amaçlayan herkesin tercih edebileceği bir kitap. Açlık, yalnızlık, terk edilmişlik, sevgisizlik hayvanlar için de insanlar için olduğu kadar korkunç. Sadece çoğumuz için bilmemek, öğrenmemek ve hissetmemek daha kolay. Neyse ki kitap mutlu sonla bitiyor ve son sayfalara doğru burnumdaki sızlama yerini bütün yüzüme yayılan mutlu bir gülümsemeye bırakıyor. Keşke Türkçe’ye çevrilse ve bu güzel resimli kitabı Türkiye’de yaşayan çocuklar da okuyabilse.

HISTORIEN OM DEN LILLE KATTEN TIGERLINE BY IDA ELISABETH

Historien Om Den Lille Katten Tigerline by Ida Elisabeth

 

Son bir haftam derste işlemek üzere okuduğumuz kitaplarla geçti. Bu kitapların içinde Where the Wild Things Are (Vahşi Şeyler Ülkesinde), The Lorax (Loraks), Alice’s Adventures in Wonderland (Alice Harikalar Diyarında) gibi klasiklerin yanında, Coraline gibi daha yeni ve farklı kitaplar da var. Coraline hakkında çok bir bilgim olmadığı için satın almak yerine kütüphaneden ödünç almayı tercih ettim. Açıkçası daha önce hiç böyle karanlık atmosfere sahip ürkütücü bir çocuk kitabı okumamıştım. O yüzden biraz şaşkınım. Gerçi yüz altmış sayfalık bir kitabın ilk yüz on sayfasını bir oturuşta okuyabildiğime göre en azından akıcılığından emin olabiliriz. Bu sabah uyandığımda günlerden Cuma olduğunu ve tarihin de ayın on üçünü gösterdiğini farkettim. Bu ürkünç kitabı bitirmek için daha uygun bir zaman olamaz sanırım. Gün tamamen geçip gitmeden Coraline ile birlikte güzel bir kafenin yolunu tutsak iyi olacak. Haftaya son okuduğum kitaplarla ilgili bir yazı yazmayı planlıyorum. O zaman dek kendinize iyi bakın.

Sevgiler Butterfly-Scrap-Vintage-Image-GraphicsFairy21-1024x676

-Yeni Eski Kitaplar- (1. Bölüm)

Dolaptaki Kedi

Dolaptaki Kedi

Dün benim için mutlu bir gündü; çünkü akşamüstü gezmesinden bir kucak resimli kitapla döndüm. Bu kitaplara eski demek yerinde mi bilemiyorum; çünkü hem benim için yeniler hem de hepsi daha önce seçilmiş ve okunmuş olmalarına rağmen yepyeni kitaplardan ayıramayacağım kadar iyi durumdalar. Sahaflardan ya da eski kitap satan dükkanlardan alışveriş etmeyi sevmemin birçok nedeni var. Bunların en önemlisi, bu kitapçılardaki koleksiyonların farkı. Eğer sahafa aklınızdaki özel bir kitabı aramaya gitmiyorsanız, bakıp beğenerek alışveriş yapmayı istiyorsanız, o ziyaret sırasında orada gördüğünüz kitapları muhtemelen başka bir yerde veya hatta bir dahaki ziyaretinizde aynı yerde bile bir arada göremeyecek olmanız. Her uğradığımda farklı kitaplarla karşılaşacağımı bilmek, kitapların hemen hiçbirinin aynı baskısından iki tane göremeyecek olmak, artık yeni baskısı ya da dağıtımı yapılmadığı için başka yerlerde göremeyeceğim ve bu sebeple belki varlığını bile hiç bilemeyeceğim kitaplarla karşılaşma olasılığını düşünmek, eski kitap satan mekanları benim için çok cazip hale getiriyor. Çok kitap satın alan insanlar için yeni bir kitap fiyatına iki, hatta belki üç eski kitap alabilmek de avantaj sayılabilecek başka bir nokta elbette. En sevdiğim eski kitapçılar sanırım Londra’daki yardım kuruluşlarına ait olanlar. Bu kitapçılara ne zaman gitsem hep harika şeyler buluyorum. Londra’ya gittiğimde, eğer her gün bir iki tanesine girmemişsem ya da yeni gelen bir şeyler var mı diye bakmak için her gün aynı yerlere uğramamışsam içim rahat etmez; çünkü neler kaçırıyor olabileceğimi düşünüp hayıflanırım.

Yeni Eski Kitaplarım

Yeni Eski Kitaplarım

 

Dün aldığım kitapların hepsi Norveççe. Hepsi kocaman resimli ve az sayfalı kitaplar oldukları için çabucak okunuyorlar. O yüzden çoğunu eve gelir gelmez okuyup bitirdim. Bu yazıda biraz bu kitaplardan söz etmeyi planladığım için onları kitaplıktan çıkarıp resimlerini çekmek istedim. Tam dolabın kapaklarını açmıştım ki, kediciğimizin raflara tırmanmaya çalıştığını farkettim. En üst rafa çıkıp oturmasına yardım edince, kendisi çok memnun oldu. Ben bir yandan çayımı yudumlayıp bir yandan bu yazıyı hazırlarken, o da yukarıdan beni ve odamızı keyifle izliyor.

Dolaptaki Kedi (2)

Dolaptaki Kedi (2)

 

Godnattsangboka bir şarkı, daha doğrusu bir ninni kitabı. Ninnilerin ve çocuk şarkılarının, tıpkı masallar gibi bir toplumun kültüründe önemli bir rolu olduğunu düşünüyorum. Şimdilik akşamları bu ninnileri söyleyeceğim biri olmasa da, bu kadar güzel resimleri olan, ninnilerin çoğununun notalarını da gösteren böyle harika bir kitabı almadan duramadım. Resimler ödüllü sanatçı Sigrun Sæbø Kapsberger tarafından yapılmış ve hepsi rüya gibi. Troll bebekler ve anneleri, ormanda rengarenk çiçekler arasında uyuyan minikler, kırmızı çatılı Norveç evleri, aslında Danimarka kültürüne ait olan ve şemsiyesiyle çocukları rüya ülkesine uçuran Şemsiyeli Minik Ole bunlardan bazıları… Akşam, ninnilerin sözlerine şöyle bir bakınca kitabı daha çok sevdim. Her biri o kadar tatlı, o kadar yumuşak ki, insana adeta birkaç sayfa çevirerek küçük çocukların masum dünyasına bakma fırsatı veriyor. Keşke bu güzel kitabın her sayfasını burada sizinle paylaşabilseydim; ama eserin telif haklarına sahip olmadığım için ne yazık ki böyle bir şansım yok.

GODNATTSANGBOKA by Sigrun Sæbø Kapsberger

GODNATTSANGBOKA by Sigrun Sæbø Kapsberger

 

Kong Kresen, yani Türkçe adıyla, Kral Müşkülpesent, çok zor beğenen ve ülkesinin bütün kaynaklarını her şeyin en iyisine sahip olmak için kullanan bir kralın hikayesi. Her ülkenin uzak ya da yakın tarihinde kendisini ülkesinin insanlarından üstün zanneden ve bir türlü doymak bilmeyen, onlara hizmet etmekle yükümlü olmasına rağmen halkından çalan yöneticiler varolmuştur. Bu masaldaki kral da bunlara bir örnek. Hikayeye göre Kral Müşkülpesent’in hayatta en önemsediği şey farklı lezzetlerde güzel yemekler yemekmiş. Yılın her günü yeni tariflerle hazırlanmış yepyeni bir yemek yediği için tam üç yüz altmış dört aşçısı ve bir de küçük aşçı yamağı varmış. Kral, tadına bakabileceği bütün farklı yemek tarifleri tükenince, mecburen aynı tarifleri kullanmak zorunda kalan aşçılarını teker teker zindana atmaya başlamış. Bütün aşcılar zindana atılıp sıra küçük yamağa gelince olayların seyri değişmiş. Bundan sonrasını, kitabı okumak isteyenler olabileceğini düşünerek anlatmıyorum. Hikayeyi yazan ve resimleyen sanatçı Çek Cumhuriyeti’nden Jindra Čapek.

Kong Kresen by Jindra Čapek

Kong Kresen – Jindra Čapek

 

Den Strålende Perlen, yani ‘Işıldayan İnci’ eski Çin masallarından bir tanesi. Çok eskiden doğuda, çok uzakta bir okyanusta ejderha bir kral, siyah saçlı güzel kızı ile birlikte yaşarmış. Adı Prenses Mai Li olan kız, büyüyüp evlenme çağına gelince kimseyi beğenmemeye başlamış; çünkü zengin ve güçlü değil, dürüst ve cesur bir gençle evlenmek istiyormuş. Bir prenses için böyle bir damat adayıyla tanışmak ve ona güvenmek çok kolay olmayacağından, Mai Li, geceleri ışık saçan parlak inciyi bulan ve kendisine getiren aday ile evleneceğini bildirmiş… Bu tatlı masalı yazıya döken kişi, Betty L. Torre. Resimler ise Carol Inouye’ye ait.

Den Strålende Perlen by Betty L. Torre and Carol Inouye

Den Strålende Perlen by Betty L. Torre and Carol Inouye

 

Kongsdotteren og Røverne, yani Türkçe ‘Kralın kızı Ve Korsanlar, Norveç yerlileri Laponlara (Samer) ait bir halk masalı. Masalı kitaplaştıran ve resimleyenler ise Arnljot Eggen ve Anne Cecilie Røgeberg. Kitap, daha önce resimli kitaplar ile ilgili yazdığım yazıda söz ettiğim metni kısa, resimleri büyük ve ayrıntılı kitaplara güzel bir örnek teşkil etiyor (yazıyı buraya tıklayarak okuyabilirsiniz), Kitaptaki her bir resim iki sayfaya yayılıyor ve her resme sadece üç ya da dört cümle eşlik ediyor. Resimlerin her biri tablo gibi capcanlı renklerle yapılmış ve kimisi gerçekten çok ayrıntılı.

Kongsdatteren og Røverne by Arnljot Eggen & Anne Cecilie Røgerberg

Kongsdatteren og Røverne by Arnljot Eggen & Anne Cecilie Røgerberg

 

Diğer kitapları tanıtmayı başka bir güne bıraksam daha yerinde olacak sanıyorum; çünkü tahmin ettiğimden çok daha uzun bir yazı oldu. Çayım bitti, kediciğim bile dolaptan çıkıp arka odalardan birine kaçtı. Ben de gün ışığını tamamen kaçırmadan evden çıkıp biraz temiz hava alsam iyi olacak.

Çok yakında, yazının ikinci bölümünde görüşmek üzere…

Sevgiler ❤

Cat-Lady

Oslo Uluslararası Çocuk Sanatları Müzesi


The Sun in the Hands by Lyudmila Barzion (15) Ukraine

The Sun in the Hands by Lyudmila Barzion (15) Ukraine

Dün sabah uyanır uyanmaz hem güzel hem de anlamlı bir gün geçirmek için plan yapmaya başladım. Her yeni Cumartesi günü bende yeni bir bayram heyecanı yaratır. Neden oyle olduğunu bilemiyorum. Başka bir şehre ya da ülkeye giderken bile bu yerde özgürce planladığım bir Cumartesi günü geçirip geçiremeyeceğimi düşünürüm. Fırtınalı bir sabaha uyandığımı anlayınca, daha gözümü tam açmadan keyifli bir gün geçirmek için yapabileceğimiz şeyleri düşünmeye başladım. Aklıma birden Çocuk Sanatları Müzesi’ne gidebileceğimiz geldi. Soğuk ve rüzgarli bir Cumartesi gününü ısıtıp renklendirecek daha güzel bir fikir olmadığından, öğleden sonramızı orada geçirmeye karar verdik.

 

Oslo’da Bir Hazine

the house Ben bu küçük ve sevimli müzeyi ilk kez geçtiğimiz yaz, güzel yeğenim Deniz’le birlikte gezmiş ve çok beğenmiştim. O kadar beğenmiştim ki daha dışarı adımımı atmadan, tekrar ne zaman gelebileceğimi düşünmeye başlamıştım (Aynı durum, bulunduğum istisnasız her güzel yerde başıma gelir). Nihayet dün müzeyi ikinci kez gezme şansına erişince, neden bu kadar etkilenmiş olduğumu daha iyi anladım. Bu müze bence Oslo’nun en kıymetli hazinelerinden bir tanesi.

A Handicapped Girl's Dream by Katarina Jockovic (Former Yukoslavia)

A Handicapped Girl’s Dream by Katarina Jockovic (Former Yugoslavia)

 

Çocuklar Geleceğe Ait Bir Halktır

‘Çocuklar bir halktır deriz; ama halklar kültürleri olmadan varolamazlar. Çocuklar geleceğe ait bir halktır ve bu halkın, kendi diline, kültürüne, sanatına ve tarihine sahip olma hakkı vardır. -Rafael Goldin (1920-1994)

Çocuk Sanatları Müzesini’nin kurucusu Rafael Goldin’in bu sözleri bence müzeyi kurma sebebini ve müzenin önemini çok net açıklıyor. Eğer dünyada yaşayan milyonlarca insanı tek bir ‘çocuk’ sözcüğü altında topluyorsak, bu topluluğun varlığını tanımalı, sesine kulak vermeli, onu anlamalı ve ürettiklerine gereken değeri vermeliyiz. Sadece çocukların eserlerine yer verilen bir müzenin nasıl olabileceğini görmek bile bence burayı ziyaret etmek için yeterli bir sebep; çünkü ortaya çıkan şey eşsiz olmuş.

'Black and White' by Tanya Antonova (12)

‘Black and White’ by Tanya Antonova (12) Russia

Çocuk Sanatları Müzesi, merkeze yakın sayılabilecek, genellikle tarihi köşklerin olduğu bir semtte bulunuyor. Uzaktan bakınca gördüğünüz kocaman beyaz köşk, içinde nasıl da renkli bir dünya olduğunu asla belli etmiyor. Küçük sarı kubbesi ve mavi pencere çerçeveleri bu sırrı vermek için can atsalar da, bahçedeki heykelleri görene kadar pek bir şey anlamıyorsunuz. İçerisi ise rengarenk, sıcacık ve davetkar detaylarla dolu. Biletinizi almak için yanaşırken, bu güzel evi kirletmemek ve orada evinizde gibi hissedebilmek için ayakkabılarınızı bile çıkarıyorsunuz (Dileyen müzeye ait renkli pofuduk terliklerden ya da naylon galoşlardan giyebilir).

'Forest' by Teekatat Suwankrua(12) Thailand

‘Forest’ by Teekatat Suwankrua(12) Thailand

Müze üç kattan oluşuyor. Bütün duvarlar, koridorlar çocuklar tarafından yapılmış irili ufaklı ve rengarenk tablolarla kaplı. İnsan hangi tabloya ve nereye bakacağını şaşırıyor. Heykellere ayrılmış alanda camlı bölmelerde tutulan ve çeşitli malzemelerle yapılmış eserler görebilirsiniz. Hepsi elbette büyük emeklerle yapılmış özel eserler ve kiminin verdiği mesaj yüreğinizi burkarken, kimi yüzünüze sıcacık bir gülümsenin yayılmasına neden oluyor. Bazı eserlerin sahiplerinin yaşlarına bakınca yarattıkları eserlere inanamak zorlaşıyor. Müzenin sayfasını ziyaret ettiğinizde şöyle bir açıklamayla karşılaşıyorsunuz: ‘Norveç’in Oslo şehrinde bulunan Uluslararası Çocuk Sanatları Müzesi, dünyada türünün ilki kabul edilen öncü bir kurumudur. Müzede yüz sekseni aşkın ülkenin çocukları ve gençleri tarafından yaratılan eşsiz bir sanat koleksiyonu bulunmaktadır.’ Bu durum sergilenen eserlerde açık şekilde görülebiliyor. Değişik coğrafyalar, bu coğrafyaların iklim ve bitki örtüleri, hayvanları ve insanları, bu insanların yarattıkları kültürler, çocuk sanatçılar tarafından yorumlanmış ve ortaya çıkan eserler, müzeyi bir renk cümbüşüne çevirmiş.

I Would Like to Be a Tiger by Vit Pospichal (6) Czech Republic

I Would Like to Be a Tiger by Vit Pospichal (6) Czech Republic

 

Sergideki Bebekler

Müzenin en üst katında bulunan salonda bir bebek sergisi yer alıyor. Bütün salon tıklım tıklım renkarenk bebeklerle ve kuklalarla dolu. Öyle ki kapı kenarlarına ve duvarlardaki aynalara tırmanmış ve hatta tavanlardan iple sarkıtılmış bebekler görebilirsiniz. Bunların içinde dünyanın farklı bölgelerinden ve kültürlerinden gelen şahane el yapımı kuklalar, bebekler ve maskeler var. Bu bebeklere dokunmak yasak; ama halı kaplı salonun bir köşesine çocukların rahatça alıp oynayabilecekleri oyuncaklar ve dilerlerse oturabilecekleri minik tabureler koymuşlar. Dönem dönem farklı konularda eserler içeren sergiler yer aldığı için gitmeden önce internet sayfalarını ziyaret edip fikir edinebilirsiniz. Müzede aynı zamanda çocukların vakit geçirebilecekleri renkli kağıtlar boyalar ve benzeri malzemelerle dolu minik bir atölye mevcut. En alt katta ise, müzede sergilenen eserlerin kartpostalları da dahil olmak üzere çeşitli hediyelikler satılıyor. Kartpostalların her birinin arkasında eserin ve onu yaratan sanatçının adı yazıyor. Bu yazıyı hazırlarken kullandığım resimler işte bu kartlardan çekilmiş fotoğraflar. Umarım resimlerin yaratıcısı minik sanatçılar, kullandıkları şahane renkleri bigisayar ekranına aynı canlılıkta aktaramadığım için beni affederler.

Uluslararası Çocuk Sanatları Müzesi’ne ait bir internet sayfası bulunduğunu yukarıda belirtmiştim. Ziyaret etmek isteyenler için adres şöyle:

http://www.barnekunst.no/

Bir dahaki yazıda görüşmek dileğiyle…

Sevgiler

Giderkenbahçeden karebahçekapıBilgi