Ole Lukøje Masalı “Pazar”



Pazar

“İyi akşamlar!” dedi Ole Lukøje. Hjalmar başını eğerek selam verdi. Sonra hemen koşarak büyük dedesinin portresini dün yaptığı gibi konuşmaya başlamaması için duvara doğru çevirdi. “Şimdi bana, bir bezelye kabuğunda yaşayan beş yeşil bezelyenin, tavuğz kur yapan horozun ve çok becerikli olduğu için kendisini dikiş iğnesi sanan yorgan iğnesinin öyküsünü anlatmalısın!” dedi

“En güzel şeylerin bile fazlası iyi değildir!” dedi Ole Lukøje, “Sana bir şeyler göstermeyi tercih ettiğimi biliyorsun. Şimdi sana kardeşimi göstermek istiyorum. Onun adı da Ole Lukøje; ama kendisi kimsenin yanına bir kereden fazla uğramaz. Geldiği zaman insanları atına bindirir ve onlara öyküler anlatır. Bildiği sadece iki öykü vardır. Biri dünyada kimsenin hayal edemeyeceği kadar güzel, diğeri ise tarif edilemeyecek kadar çirkin ve korkunç!” Bunu dedikten sonra Ole Lukøje küçük Hjalmar’ı pencereye kaldırdı ve ekledi: “İşte kardeşimi, diğer Ole Lukøje’yi görüyorsun. Ona ölüm de derler! Görüyorsun ya, aslında hiç de kötü değil. Öyle kitaplarda resmedildiği gibi sadece kemiklerden ibaret bir iskelete benzemiyor! Elbisesindeki gümüş işlemelere bak! Giysisi pek güzel ve hafif bir süvari üniforması. Atının arkasından siyah kadife bir pelerin uçuşuyor! Bak nasıl da dörtnala gidiyor.”

Hjalmar, Ole Lukøje’nin genç ve yaşlı herkesi atına nasıl bindirdiğini gördü. Bazılarını öne bazılarınıysa arkaya oturtuyordu. Bunu yapmadan önce hep “Karnen nasıl bakalım?” diye soruyordu. Hepsi de iyi diye yanıtlıyorlardı. “Evet, bir de kendim göreyim!” yanıtını duyduklarında ise hayat boyu yaptıkları iyi ve kötü şeylere dair aldıkları notu ona göstermek zorunda kalıyorlardı. Karnesinde pekiyi veya iyi yazanlar ata binip güzel hikayeyi dinliyorlardı. Orta veya kötü olmış olanlar ise arkaya binip korkunç hikayeyi titreyerek ve ağlayarak dinliyorlardı. Atlayıp kaçmak isteseler de yapamıyorlardı; çünkü ata yapışmışlardı.

“Ama en güzel Ole Lukøje ölüm olan,” dedi Hjalmar. “Ben ondan korkmuyorum!”

“Korkmamalısın da. Yeter ki karnenin iyi olduğundan emin ol” dedi Ole Lukøje.

“Evet, bu gerçekten eğiticiydi!” diye mırıldandı büyükbabanın portresi. “Demek ki insanın fikrini söylemesinin faydası oluyormuş!” diye ekledi. Keyfi yerine gelmişti.

İşte Ole Lukøje’nin hikayesi böyle! Daha fazlasını ise bu gece sana belki kendisi anlatır.

Hans Christian Andersen

Çeviren: Eylem Rosseland

https://www.andersenstories.com/da/andersen_fortaellinger/ole_lukoje

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir