Babalar Gününüz Kutlu Olsun!

Babalar Gunu

Babamın tahta atıyla
çok şiirler gezdim
her şiirde kuşlar vardı
kanat vurdum onlarla
Siz bu şiiri okurken
ben uçmaktayım hâlâ

Refik Durbaş


**********


With my father’s wooden horse
I have visited many poems
There were birds in every poem
I flapped my wings with them
As you read this poem
I’m still flying

Refik Durbaş

heart

http://www.cancocuk.com/kitap-detay/253

Alice Yüz Elli Yaşında!

Alice Harikalar Diyarında -Alice's Adventures In Wonderland - Lewis Carroll & Sir John Tenniel'in İllüstrasyonlarıyla

Alice Harikalar Diyarında -Alice’s Adventures In Wonderland – Lewis Carroll & Sir John Tenniel’in İllüstrasyonlarıyla

 

Free-Vintage-Rose-Clip-Art-By-FPTFY

Alice Harikalar Diyarında ile ilgili uzun zamandır yazmak istiyordum.Bir masal ve çocuk edebiyatı sayfası yapıp o sayfada dünyanın en çok basılmış ve en çok okunmuş klasiklerinden birine yer vermemek olmazdı. Her ne kadar çocukken bu kitabı çok zor bitirsem de, kalbimde her zaman özel bir yere sahip oldu. Bu dönem, üniversitedeki seminerlerden birinde tanıtmak üzere Alice‘i seçtim ve Paskalya’dan bir hafta önce gerçekleşen seminer sırasında bu seçimde yalnız olmadığımı gördüm. Bize önerilen onca kitap arasında en çok tercih edilen kitap yine Alice oldu; ben de böylece kitabı yetişkin olarak okuyan diğer eğitimcilerin yaklaşımlarını görmüş ve kitaba birçok başka perspektiften bakma şansına erişmiş oldum. Orjinal adıyla Alice’s Adventures in Wonderland, İngiliz yazar Lewis Carroll tarafından yazılmış bir çocuk romanı; fakat bu kadar ünlü olması, yetişkinlerin dünyasında kendisine böyle bir yer edinebilmesi ve yüzlerce diğer sanat eserine esin kaynağı olması elbette bir tesadüf değil. Alice de sevdiğimiz, saydığımız ve baş tacı ettiğimiz bütün sanat eserleri gibi, hem çağını kendisine has bir dille anlatan hem de çağının ötesinde bir eser. Hazır yeniden okumuşken, Lewis Carroll’un bu enteresan kitabıyla ilgili bir yazı yazmadan geçmek istemedim.

Free-Vintage-Rose-Clip-Art-By-FPTFY

http://commons.wikimedia.org/wiki/File:Lewis_Carroll_1863.jpg Lewis Carroll 1863

Lewis Carroll 1863

Lewis Carroll Kimdir?

Lewis Carroll aslında sadece bir takma isim. Alice’nin yazarının gerçek adı Charles Lutwidge Dodgson. Dodgson 1832 yılında Cheshire’da (Cheshire Kedisi’nin adı buradan gelmekte) doğmuş ve Oxford Üniversitesinde ders vermiş olan başarılı bir matematikçidir. Hayatının büyük kısmını Oxford’da geçirdikten sonra 1898 yılında Guilford’da hayata gözlerini yummadan önce başka kitaplar, şiirler ve makaleler de yayımlamış, mantık alanında çalışmalar yapmış ve zamının yeni gelişmelerinden biri olan fotoğrafçılığın öncülerinden biri sayılmıştır.

Dodgson Alice’nin maceralarını ilk kez 1862 yılında bir tanıdığının çocuklarına hikaye anlatırken yaratmış. Hem bu çocuklardan bir tanesi hem de hikayenin ilham kaynağı olan Alice Liddell, Dodgson’dan anlattığı bu güzel masalı bir deftere yazıp kendisine vermesini isteyince, yazar onun isteğini geri çevirmemiş ve ilk hali doksan sayfa olan bu romanı eliyle yazıp, otuz yedi adet illüstrasyonla süsleyerek Alice Liddell’e hediye etmiş. Kitap tamamlandıktan bir yıl sonra, 1865 yılında basılmış. İşte o günden bugüne tam yüz elli sene geçmiş ve Alice bu yıl yüz ellinci yaşını kutluyor. El yazması orjinalin adı Alice’s Adventures Under Ground. Yazar daha sonra hikayenin üzerinde çalışarak kitabı baskıya hazır hale getirmiş. Alice Harikalar Diyarında ile ilgili araştırma yapmak ya da ödev hazırlamak isteyen okurlar, el yazması kitaba buraya tıklayrak ulaşabilirler ve baştan sona okuyup resimlerine bakabilirler.

Free-Vintage-Rose-Clip-Art-By-FPTFY

Alice Harikalar Diyarında -Alice's Adventures In Wonderland - Lewis Carroll & Sir John Tenniel'in İllüstrasyonlarıyla

Alice’s Adventures In Wonderland – Lewis Carroll With illustrations by Sir John Tenniel

Yazar, yıllar sonra Alice’in hikayesini ikinci kitapla devam ettirmiş. Bu kitabın adı Through the Looking-Glass and what Alice found there yani Türkçe’ye çevrilmiş adıyla: Aynanın İçindenAlice Harikalar Ülkesinde İkinci Kitap. Özellikle ilk kitabın baskısını birçok yayınevinden edinebilirsiniz. Benim bildiklerimden iki tanesi, Can Yayınları ve İş Bankası Yayınları tarafından basılanlar. Hatta İş Bankası Yayınları’nın bir baskısını bana Türkiye’den bir arkadaşım almıştı. Bu sayede seminer için hazırlanırken, Türkçe çevirisine bakma fırsatını da yakalamış oldum. Kitap kelime oyunlarıyla, sözleri değiştirilmis şarkılarla ve atasözleri ile dolu olduğu için orjinal dilinde okumak bambaşka bir keyif; ancak aynı sebep yüzünden çocuklar, özellikle de İngilizce’yi yabancı dil olarak öğrenen çocuklar için bu koca romanı baştan sona asıl dilinde okumak zor olacaktır diye tahmin ediyorum. Katıldığım seminerdeki Amerikalı öğretim görevlisi, kitabı ilkokuldayken eline aldığını ama dili yüzünden bitiremeden bıraktığını, daha sonra ortaöğretim sırasında okuyabildiğini söyledi. O zaman Alice‘i okumakta zorlanan tek çocuk ben değilmişim diye düşündüm; çünkü küçükken hikayeyi çok esrarengiz ve çekici bulmama ve Türkçe okumama rağmen bütün kitabı bitirmem çok zaman almıştı. Yetişkin olarak okumaksa çok büyük bir keyif oldu; çünkü kitabın çağının politikasını, İngiliz geleneklerini, insan ilişkilerini sembolik ama mizahi bir dille anlattığını gördüm. Yazarın bu renkli rüya perdesinin ardından sunduğu gerçekçi eleştiri ve saptamaları görmek çok keyifliydi. Yetişkinlerin neden bu hikayeyi anladıklarını ve sevdiklerini, sanatçıların filmlerle, tiyatro eserleriyle, yeni kitaplarla bu hikayeyi neden tekrar tekrar yorumladıklarını tahmin etmek güç değil. Kitaptaki karakterler ve bu karakterlerin diyalogları tek tek ve yakından incelemeye değer. Küçük Alice’in saçma deyip geçtiğimiz rüyasında yer alan karakterlerin hepsi ayrı bir dünya ve hepsinin size anlatacakları enteresan bir hikayeleri var. Tam da bu karakter zenginliği yüzünden, kitap hem okulda hem de yaratıcı projelerde kullanılmaya çok uygun.

Free-Vintage-Rose-Clip-Art-By-FPTFY

Alice I Eventyrland -Lewis Carroll. Illustrated by Anthony Brown -Bokklubbens Barn

Alice Harikalar Diyarında -Lewis Caroll & Anthony Browne-

Alice Harikalar Diyarında, birçok değişik perspektifle yorumlananabilecek özel bir kitap. Kitabı duyup Alice’in sürekli büyüyüp küçüldüğünü bilmeyen yoktur. Bu ilginç konunun üzerinde biraz düşününce, kitabın metaforlarla dolu olduğunu farketmemek imkansız hale geliyor. Alice’in bu değişken görüntüsü bana büyüme çağındaki bir çocuğun sürekli değişmekte olan hayatına ve bedenine adapte olmayı öğrenene kadar karşılaştığı kapılardan geçebilmek, girdiği mekanlara uyum sağlayabilmek ve karşısına çıkan fırsatlardan faydalanabilmek için sürekli büyümek ya da küçülmek zorunda kalmasını hatırlattı. Kahramanımızın geçirdiği değişimleri kontrol etmekte zorlanması, size de bazen küçük birer çocuk gibi davranmalarını bazen de yaşlarının elverdiğinden fazla anlayış ve uyum göstermelerini beklediğimiz çocukları anımsatmıyor mu? ”Biz yetişkinlerin oluşturdukları sosyal ortamlara ve kurumlara adapte olabilmek içim sürekli büyüyüp küçülmek zorunda kalan, farklı yetişkinlerin farklı tavırları yüzünden bazen yaşlarından daha büyük bazen de daha küçük çocuklar gibi muamele gören ve bu tavırlarla başetmek için farklı tepkiler vermesi gereken çocukların hayatları, Harikalar Diyarı’nda olduğundan daha mı az tuhaf?” diye sormadan edemiyorum. Küçük kardeşlerinin yanında yetişkinler kadar anlayışlı birer abi ve abla gibi davranacak kadar büyük, sofrada doyup doymadıklarına karar veremeyecek kadar küçük, okul ödevlerini yaparken ağırbaşlı bir memur ciddiyeti taşımaları gerektiğini bilecek kadar olgun olmalarını istediğimiz çocuklar… Aslında aynı durum bazen biz yetişkinler için de geçerli değil mi? İş ya da özel ilişkilerimizde zaman zaman kendimizi olduğumuzdan güçlü veya olgun ya da daha zayıf ve küçük hissettiğimiz olmuyor mu? Aile büyüklerimizin yanında çocuklaşırken, çocuklarımızın ya da öğrencilerimizin yanında daha olgun ya da büyük, arkadaşlarımızın yanında daha genç ve eğlenceli hissetmiyor muyuz? Bu rolleri öğrenirken bizler de Alice gibi zaman zaman kim olduğumuzu sorgulamadık mı? Nereye varmak istediğimize karar vermeden hangi yola gitmemiz gerektiğini sormadık mı? Yeni rollerimize uyum sağlama sürecinde kendi gözyaşlarımızda yüzecek ya da evlerimizden taşacakmış gibi hissettiğimiz olmadı mı hiç? Harika bir mizahi dille yazılmış bu kitabı gülerek okusam da, son sayfayı bitirip kenara koyduktan sonra aklıma hep bu ve benzeri sorular takıldı.

Free-Vintage-Rose-Clip-Art-By-FPTFY

Alice I Eventyrland -Lewis Carroll. Illustrated by Anthony Brown -Bokklubbens Barn

Alice Harikalar Diyarında -Lewis Caroll & Anthony Browne-

Cheshire Kedisi, Beyaz Tavşan, Sahte Kaplumbağa, Kupa Kraliçesi Ve Diğerleri…

Alice’in Harikalar Diyarı’nda karşılaştığı karakterlerin ve kitabın altını çizdiği temaların hepsi üzerinde konuşmaya değer; ama ne yazık ki burada hepsinden söz etmek mümkün değil. Saçma gibi görünen söylemlerinin ardında birçok değişik mesaj veren garip Düşes, telaşlı ve kraliçeyi kızdırmaktan ölesiye korkan Beyaz Tavşan, üzülecek hiçbir şeyi olmadığı için ağlayan Sahte Kaplumbağa, filozof Cheshire Kedisi, kaçık Şapkacı ve Mart Tavşanı’nı unutmak mümkün değil. Ülkedeki her şahsın kafasını uçurmak için en az bir kere emir vermiş olan; ama kimsenin dinlemediği Kupa Kraliçesi ise, kimi araştırmacılara göre, kitabın yazıldığı dönemin İngiltere’sini ve Kraliçe Victoria’yı adeta karikatürize ederek anlatıyor. Önce ceza verip sonra yargılama yapılması gerektiğini düşünen, tahtı ve yetkisizliği arasında kaldığını farketmeden emirler yağdıran Kraliçe’yi, onu rahatlatarak idare eden Kupa Kralı’nı ve bütün hikayeyi hem politik hem de cinsiyet ve sınıflar arası güç ilişkileri açısından inceleyen birçok makale bulmak mümkün.Free-Vintage-Rose-Clip-Art-By-FPTFY

Alice Harikalar Diyarında -Lewis Carroll. Illustrated by Anthony Brown -Bokklubbens Barn

Alice I Eventyrland

Alice Harikalar Diyarında -Lewis Carroll. Illustrated by Anthony Brown -Bokklubbens Barn

Alice I Eventyrland

Alice Harikalar Diyarında, Disney tarafından çizgi filmleştirilmiş bir kitap. Disney’in, işlediği eserlerdeki karakterlere ve olaylara çok belirgin imajlar verdiğini ve bu imajların zamanla reklam ürününe dönüşüp asıl karakterlerin olduklarından biraz daha yüzeysel algılanmalarına sebep olduğunu düşünüyorum. Bu durum bir bakıma hikayelerin içini boşaltıyor ve eserleri henüz onlarla buluşmamış okurlara eksik sunuyor gibi geliyor bana. Alice de mavi kabarık elbisesi ve uzun sarı saçlarıyla reklam yüzü olmuş Disney prenseslerinden birini andırsa da, hikayenin aslı bundan çok daha fazlasını barındırıyor ve çok daha geniş bir kitleye hitap ediyor. O yüzden fırsatı olan herkesin bu klasiğe bir kere ya da bir kez daha bakmasını tavsiye ediyorum. Kitabın içinde yer alan değiştirilmiş şarkı sözleri, atasözleri ve kelime oyunlarını asıl dili olan İngilizce’de okumak ayrı bir keyif olsa da, gayet iyi Türkçe çevirileri de mevcut. Ben birkaç yıl önce bir kitapçıda Norveççe’sini bulup almıştım; ama henüz okuma fırsatım olmadı. Alice’in illüstrasyonlarını yapan İngiliz illüstratör Anthony Browne, alanında ünlü ve ödüllü bir sanatçı ve ben de haliyle daha kapağı görür görmez vurulmuştum. Alice’nin çocuklar için okunması zor bir kitap olduğuna değinmiştim; o yüzden çocuğunuz bu kitabı kendisi okurken takip etmekte zorlanıyorsa, siz yüksek sesle her gün bir ya da iki bölüm okuyabilirsiniz. Kitap okumayı sevmeyen oğlunu okuması için zorlamak yerine, ona Yüzüklerin Efendisi serisinin bütün ciltlerini akşamları yüksek sesle okuyan bir babayla karşılaştıktan sonra, bu tür etkinliklerin sadece okul öncesi küçük çocuklarla sınırlandırlmayabileceğini gördüm.

Bu uzun yazıyı bütün kedilerin ve çocukların biraz filozof olduklarını hatırlatan Cheshire Kedisi ve Alice’den bir alıntıyla bitirmek istiyorum. Umarım hepiniz harika bir hafta sonu geçirirsiniz.

SevgilerFree-Vintage-Rose-Clip-Art-By-FPTFY

Alice and the Cheshire Cat

Free-Vintage-Rose-Clip-Art-By-FPTFY

Kaynaklar:

http://www.bl.uk/onlinegallery/ttp/alice/accessible/page1.html#content

Welcome

Home

Dilek Ağacı

Dilek Ağacı ile yıllardır defalarca yeniden başlayan ve bir türlü mutlu sona ulaşamayan enteresan bir ilişkimiz vardı. Noel tatilinde ailemi görmek için Türkiye’ye gittiğimde, onunla tekrar karşılaşacağımı bilmiyordum. Bir akşam minik yeğenim Deniz’e okumak için kitap ararken annemin çalışma odasında yeniden karşıma çıktığında zaman tünelinden geçip çocukluğuma geri döndüm sanki. Gözümde yüzlerce anı canlandı. Geçtiğimiz asırda okuduğum onlarca şahane kitabın arasında Dilek Ağacı bütün esrarıyla duruyor, yıpranmış kapağı ve sararmış sayflarına sinmiş eski kitap kokusu beni, o sonu hep sır olarak kalmış hikayeyi okumaya davet ediyordu. Bu sebeple ilk blog yazım, sekiz yaşındayken okumaya başlayıp nihayet geçen ay bitirebildiğim bu enteresan kitapla ilgili olsun istedim.

Dilek Ağacı, hem adı, hem kapak illüstrasyonu hem de ilk sayfalarındaki anlatımıyla aklımda hep bir rüya gibi kalmıştı. Anlattığı hikayenin sonunu asla öğrenemediğim için de bu kitap benim için esrarını hep korudu. Annemin kitaplığındaki son karşılaşmamızda onu bu kez bitirmeye karar verdim. Kitapları çok seven Deniz de o akşam okumak için Dilek Ağacı’nı seçtigi için yine en baştan okumaya başladım. Yaklaşık elli sayfa kadar okuduktan sonra Deniz’in uykusu geldi ve tam da tahmin ettiğiniz gibi kitap yine yarım kaldı; ancak bu defa kendime verdiğim sözü tuttum ve başını unutmaya fırsat vermeden, bu rüyaya benzer hikayenin tamamını okumayı başardım. Annem, bloga koymak üzere kitabın ön ve arka kapak fotoğraflarını çektiğimi görünce, onu bana vermek için ısrar etti. Bu fikir önce aklıma yatmadı. Sanki Dilek Agacı’nı kökünden söküp ait olmadığı bir yere dikecekmişim gibi geldi. Onu yerinden edip sonra da hakkettiği gibi bakamayabileceğimi düşünüp ikilemde kalsam da annemin de ısrarıyla, kitap benimle uzun bir yolculuk yaparak Oslo’ya kadar geldi. Şimdilerde yeni yerine alışmış gibi görünüyor. Kendisi gibi çocuklara adanmış yüzlerce güzel kitabın arasında, köklerini salmaya başlamış ve yeniden okunmak üzere seçilecegi günü bekliyor.

Seksen sayfalık bir kitap olan Dilek Ağacı, Nobel ödüllü Amerikalı yazar William Faulkner tarafından 1927 yılında yazılmış; ancak basılmak için 1964 yılına kadar beklemesi gerekmiş. Yazarın çocuklar için yazdığı tek kitap olan Dilek Ağacı’nın düşsel hikayesi birçok kişi tarafından Alice Harikalar Diyarında’ya benzetilse de, bence bu güzel hikayelerin farkları benzerliklerinden daha fazla. Biz yetiskinler, sahip olduğumuz uzun hayat tecrübesi yüzünden karşımıza çıkan her şeyi önceki tecrübelerimizle karşılaştırıp sınıflandırmayı seviyoruz. Ben Dilek Agacı’na ilk kez çocuk gözlerle bakma şansını yakaladığım için onun diğer kitaplara benzetip sınıflandıramıyorum.

Hikaye, Dulcie’nin doğum günü sabahı hiç tanımadığı Maurice (Moris) adlı bir çocuk tarafından uyandırılmasıyla başlıyor. Kızıl saçları ve sarı benekli gözleriyle tuhaf bir çocuk olan Maurice, daha ilk sayfalarda, hem Dulcie’ye hem de biz okurlara o günün ne kadar ilginç ve mecara dolu geçecegini hissettiriyor. Dilek Ağacı’nı aramak üzere birlikte çıktıkları yolculukta onlara eşlik edenler, yol boyunca karşılaştıkları insanlar ve diğer varlıklar bu tuhaf masala tuhaflık katıyor.

Kitabın bendeki baskısı Can Yayınları Çocuk Dizisi’ne ait. En son ne zaman basıldığını bilemiyorum; ama internete şöyle bir göz atınca, dünya genelinde ne kadar nadir bulunan bir kitap olduğunu farkettim. Yine de okumamış olanların, kitabı sahaflarda kolayca bulabileceklerini düşünüyorum.

Benim dileğim, Dilek Ağacı’nın çocuk edebiyatını seven bizleri bu blog sayesinde bir araya getirmesi. Eğer siz de bu ilginçliklerle dolu kitabı okuduysanız lütfen bana bir iki satır yazmaktan çekinmeyin. Kim bilir belki dileğim gerçek olur?

Sevgiler

dilekonkapak

dilekarkakapak

Maurice

Çam Ağacı

Çam Ağacı

Dallarına renkli kâğıtlardan kesilmiş, şekerlemelerle dolu küçük keseler astılar. Her yanından sanki ağaçta yetişmiş gibi altın yaldızlı elmalar ve cevizler sarkıyordu . Dallarına yüzlerce kırmızı, mavi, beyaz mum tutturdular. Tıpkı insana benzeyen oyuncak bebekler –ağaç böyle bir şeyi daha önce hiç görmemişti– yeşil yaprakların arasında sallanıyordu, en tepesinde ise yaldızdan yapılmış bir yıldız ışıldıyordu. Çok güzeldi, eşi benzeri görülmedik derecede güzeldi!
“Bu akşam,” dedi herkes, “Bu akşam nasıl da pırıl pırıl parlayacak!”
“Ah, bir akşam olsa!” diye düşündü Çam Ağacı. Mumlar bir yansa! Ya sonra? Sonra ne olur acaba? Ormandaki ağaçlar beni görmeye gelirler mi? Serçeler pencerelerin önüne üşüşürler mi? Ben burada kök salar, yaz ve kış boyunca böyle süslü durur muyum?” -H. C. Andersen, Çam Ağacı.